İmad [1533 / 1615]
Türk yazı tarihinde pek önemli bir yeri olan hattatın, İran kaynaklarında adının genelde Mir İmad olarak geçtiğini biliyoruz. İran kaynakları, 1024/1615’te öldüğünü ve altmış üç yıl yaşadığını kabul ettiklerine göre, Kazvin’de 961/1553-54’te doğduğu anlaşılan bu büyük nesta’lik ustası gençliğinde yazıyı, Molla Mehemmed Hüseyn-i Tebrizi’den öğrendi.
İmad’ın icazet aldıktan sonra hacca ve Osmanlı ülkesine gittiği rivayet edilir. Tekrar İran’a döndükten sonra Safeviler’in başkenti İsfehan’a giden ve orada Büyük Şah Abbas’ın hizmetine giren hattat, büyük lütuflara mazhar oldu. Yazdığı eserlerle adı İslam dünyasının her yerine yayıldı. Fakat bu şöhreti sarayın bir diğer hattatı Ali Rıza-yı Abbasi tarafından kıskanıldı. Dönen entrikalara kapıldığını zannettiğimiz Şah Abbas da İmad’a karşı soğuk davranmağa başladı. Elde kesin deliller olmamakla birlikte kaynakların genellikle kabul ettiklerine göre güya hattatın Sünni mezhebine mensub oluşu, aleyhindeki dedikoduları şiddetlendirdiği gibi Şah’ın da düşmanlığına sebep oldu. Neticede Nesta’lik’in bu dahi ustası 1024/1615’te İsfehan’da katledildi. Ölümü İran, Hindistan ve Osmanlı ülkelerinde büyük üzüntü meydana getirdi. Hattat Hint-Türk imparatoru Cihangir, onun hatırasını taziz maksadıyla dini bir tören düzenledi. Keza Cihangir’in ‘Eğer İmad’ı bana verselerdi ben de ağırlığınca altın cevahir verirdim’ dediği rivayet edilir.
İmad’ın katlinden sonra yakınlarının bir kısmı Hind’e gitti; hemşehrizadeleri ise Türkiye’ye gelip yerleştiler.
İmad çok çalışkan bir sanatkardı.Talebeleri onu adeta bir şeyh gibi düşünürler, hatta kerametine inanırlardı. O daha gençliğinde büyük bir şöhrete ulaştı ve adı her tarafa yayıldı. Yazılarının altınla satın alındığı rivayet edilen İmad, yazıda, önce Mir Aliyy-i Herevi’nin yolunu takib etti, fakat İsfehan’a gittikten sonra Baba Şah-ı İsfehani’nin kıt’alarını ele geçirdi ve onun üslubunu benimsedi. Ömrünün son on senesinde ise Mir Aliyy-i Herevi ile Baba Şah-ı İsfehani’nin ustalığını, sanat anlayışını mezcederek öyle bir üslub meydana getirdi ki nesta’lik, artık güzelliğinin şahikasına ulaştı ve böylece İran Nesta’lik Ekolü kuruldu. Bu tarihten sonra İran hattatları artık İmad’ın kurduğu bu ekolün yolunu takibe başladılar.
İmad’ın şöhreti İslam dünyasına yayılınca nesta’lik hattatları, onun, elde edebildikleri yazı örneklerine bakarak yazılarına istikamet vermeğe başladılar. Osmanlı ülkesinde de hattatlar bu yeni üslubu benimsediler ve böylece bu hat 1008/1600 yılından itibaren bizde de bir sanat yazısı haline döndü. Bunda başlıca rolü İmad oynadı. Onun sanatı, Türkiye’ye ilk önce, Türk talebelerinden biri olan Buharalı Derviş Abdi vasıtasıyla geldi. Üslubunun yayılmasında ikinci faktör de eserlerinin örnek olarak kabul edilmesiydi.
Şüphesiz şunu da söylemeden geçemeyeceğiz ki Türk hattatları daha önce diğer tanınmış İranlı hattatları biliyorlar ve onların yolunda yürüyorlardı. Bu durum İmad devrinde de az çok böyleydi. Fakat o, sanat meydanına çıkınca, diğerlerini geri planda bıraktı ve en büyük usta telakki edildi.
Onun, kitap, risale, murakka, kıt’a, meşk ve karalama olarak eserleri çoktur. Bunların ekserisi İran, Hindistan ve Türkiye kütüphanelerindedir.
|