İsmail Zühdi [ö. 1144 / 1731]
İstanbullu olup ayakkabıcılıkla meşgul iken güzel yazıya merak edip ilk olarak Yedikuleli Seyyid Abdullah Efendi'den meşk almaya başladı; daha sonra Ambârîzâde İmam Derviş Ali'den (II. Derviş Ali) de ders aldı. Fakat hocası vefat ettiğinden icazetname alamadı. Bunun üzerine hocasının yakın arkadaşlarından Suyolcuzâde Mehmed Necib Efendi'ye rica ederek yazılarından birinin altına “izin” yazmasını, yani icazetname vermesini rica etti. Mustakîmzâde, Tuhfe-i Hattâtîn, Hoca Mehmed Rasim'in de bu icazet merasiminde bulunduğunu ve duâya katıldığını sözüne inanılır kimselerden duyduğunu bildirir. Yetenekli bir hattat olmasından dolayı hattatlar İsmail Zühdî'ye Şeyh-i Sani adını takmışlardır. Ayrıca İsmail Zühdî Ağa ve Büyük Zühdî olarak da bilinen hattatı 1221/1806'da ölen diğer İsmail Zühdî'den ayırmak için “Eski Zühdî” unvanını da vermişlerdir.
İsmail Zühdî, Şeyh kudretinde bir sanatkardır. Necmeddin Okyay'a göre Şeyhâne yazmıştır. Bilhassa nesih yazılarını Şekercizâde'nin ilk devredeki yazılarından ayırmak çok zordur. (Şekercizâde'nin son devre yazıları Hafız Osman'ın yazıları derecesindedir). Zühdî Efendi, herhangi bir hattatın yazısını taklit etmekte de mahirdi. Hattatlıkta taklit, ahlaki bir kusur olmayıp sanatkarın kudretini göstermesi bakımından önem taşır. Hastalıklı bir kimse olduğundan daha ziyade nesih yazı ile eserler vermiştir. İstanbul'da Ahırkapısı kemeri üstündeki celî sülüs kitabe onun tarafından yazılmıştır [1135/1722].
Karacaahmet Mezarlığı'nda Miskinler Tekkesi yakınında hocasının yanında yattığı bildirilmişse de hocasının adı verilmemiştir.
Küçük Çelebizâde Şeyhülislam İsmail Âsım Efendi, onun ölümü üzerine altı beyitlik bir şiir yazmıştır. Birinci ve son beyit aşağıdadır:
Dirîğâ fenn-i hattın şeyhi Zühdî gitti dünyadan / Ki onun rütbesine olmamıştır bir dede vâsıl
.............
Bu târihi Utârid yazdı Âsım safha-i çerhe / Ola hattat İsmâil-i Zühdî'ye cinân menzil
|